banner26

Rum Tarafına Attıkları Adımların Benzeriyle Yanıt Vermemiz Onları Rahatsız Etmiştir

banner47

“Bölgede şartlar değişiyor, her şeye Kıbrıs sorunu odaklı bakmaktan vazgeçmeliyiz” Bağımsız Cumhurbaşkanı adayı Kudret Özersay, Lefke Avrupa Üniversitesi’nde (LAÜ) bir konuşma yaparak, Doğu Akdeniz bölgesindeki değişen konjonktür ışığında Kıbrıs’ı ve dış politikayı şekillendiren unsurları değerlendirdi. Doğu Akdeniz’in uluslararası ve bölgesel aktörlerin giderek güç gösterisi yaptıkları bir alana dönüşmekte olduğunu gördüğünü söyleyen Kudret Özersay, mevcut durumun bundan 10 yıl öncesine göre şu anda çok daha farklı bir noktada olduğunu söyledi.

Güncel 01.03.2020, 12:32 01.03.2020, 12:32
30
Rum Tarafına Attıkları Adımların Benzeriyle Yanıt Vermemiz Onları Rahatsız Etmiştir
banner52
banner32

“Bölgede şartlar değişiyor,
her şeye Kıbrıs sorunu odaklı bakmaktan vazgeçmeliyiz”





Bağımsız Cumhurbaşkanı adayı Kudret Özersay, Lefke
Avrupa Üniversitesi’nde (LAÜ) bir konuşma yaparak, Doğu Akdeniz bölgesindeki
değişen konjonktür ışığında Kıbrıs’ı ve dış politikayı şekillendiren unsurları
değerlendirdi.





Doğu Akdeniz’in uluslararası ve bölgesel
aktörlerin giderek güç gösterisi yaptıkları bir alana dönüşmekte olduğunu gördüğünü
söyleyen Kudret Özersay, mevcut durumun bundan 10 yıl öncesine göre şu anda çok
daha farklı bir noktada olduğunu söyledi. Özersay şöyle devam etti:









“İddiam şudur; Doğu Akdeniz ve Kıbrıs Türkünün
geleceğini sadece Kıbrıs sorunu ve Kıbrıs müzakereleri üzerinden doğru okumak
mümkün değil. Artık bunun üzerinden okumaktan vazgeçmemiz gerekir. Bunu yapmak
hem yanıltıcı hem de eksik olur. Bölgede hızla dengeler değişiyor. Bu
gelişmeler bir yandan bazı tehditler ortaya çıkarırken diğer yandan da bazı
fırsatları da beraberinde getiriyor. Yaşanan gelişmeler bize, Kıbrıs sorunu
çözülmeden önce de Doğu Akdeniz bölgesinde dikkate alınması gereken bir aktör
olma fırsatı sunuyor. Kapsamlı bir çözümün yerine geçecek bir şey olarak
söylemiyorum ama çözümün gecikmesi durumunda Kıbrıslı Türklerin askıda kalan
durumunu aşmalarına yardımcı olacak, uluslararası aktörlerle ilişki içine
girmemizi sağlayacak bir fırsat alanı olarak değerlendirmek mümkün.





Kıbrıs sorununun çözümüne bağlı kılınmaya
çalışılan, ‘sorunun çözümünden önce sadece Kıbrıslı Rumlar doğal kaynaklarıyla
ilgili hak kullanabilir ama Kıbrıslı Türkler sorunun çözümünü beklemek zorundadır’
yaklaşımının değişmesi fırsatını bize getiriyor. Çünkü son gelişmeler belki de
bu bölgede istikrar için, bölgesel barış için sorunun çözümünden önce de
Kıbrıslı Türklerin haklarına erişmeleri ve bu kaynaklardan yararlanma şansı
veriyor.”





“Doğu bölgesel bir aktör
olabiliriz”





Özersay konuşmasında, yakın geçmişten bugüne
Rum tarafının girişimleriyle ilgili hatırlattı. 2010 yılı öncesinde Güney
Kıbrıs Rum Yönetimi’nin Rusya Federasyonu’yla yakınlaştığını, havaalanlarının birini
Rus uçaklarının kullanımına açtığını söyleyen Özersay, 2011’in hemen ertesinde
bölgeyi ve Doğu Akdeniz’i çok etkileyecek çok hızlı gelişmeler yaşandığını
anlattı; 2012’de Kıbrıs Rum tarafında yaşanan ciddi ekonomik kriz ve akabinde AB’yle
girilen mali ilişki çerçevesinde yapılan dayatmaların hedefinde Rum tarafında
artan Rus nüfusu olduğuna işaret etti:





“Ekonomik krizle beraber belli bir miktarın
üstünde para olan banka hesaplarında ciddi kesinti yapılmasını içeren haircut
denilen uygulamaya gidildi. Rusya Federasyonu’ndan Rum tarafındaki bankalara
gelen, kimilerine göre Rus oligardların Rusya’dan vergi kaçırarak burada
tuttuğu hesapların tırpanlanmasıyla ilgili bir operasyondu. 2012’de yaşanan
ekonomik kriz sonrası alınan tedbirler AB’nin Güney Kıbrıs’taki Rus nüfusunu
kırmaya yönelik tedbirlere dönüştü. Bununla da sınırlı kalmadı.





Kıbrıs Rum tarafı çıkmış olduğu ihalelerde
İsrailli firmalarla deniz yetki alanları içinde doğalgaz ilişkisine girerken,
bu zamanla EXXON, TOTAL ve ENI yani Amerikan, Fransız ve İtalyan firmasına
evrildi. Şirketlerle de Batı bu bölgeye girmeye başladı. Buna paralel olarak
Fransa, İtalya ve son olarak ABD’yle Güney Kıbrıs’ın askeri iş birliği,
Güney’de bir askeri üs kurulmasına varan, acil durumda kendi vatandaşlarını bölgeden
çıkarmak için bir ara istasyon konuma sokan anlaşmalar yapılmaya başlandı. Kıbrıs
Rum tarafı deniz yetki alanlarını komşu ülkelerle anlaşma yaparak belirledi.
Yunanistan, Mısır ve İsrail’le bir bölgesel iş birliği paktı geliştirmeye
başladı. ABD’nin 1980’den bu yana Kıbrıs’a uyguladığı silah ambargosunu
kaldırma yönünde adım atıldı. Bunu yaparken de ABD iki şart koştu. Rum savaş
gemilerinin Güney limanlarda ikmal yapamaması ve Kıbrıs Rum tarafı kara paranın
aklanmasıyla mücadelede ABD’yle iş birliği yapacak denildi. Eğer Doğu Akdeniz’i
ve bu bölgeyi daha sağlıklı okumak istiyorsak, Kıbrıs müzakerelerinin ötesinde
daha farklı aktörlerle ve o aktörlerin birbiriyle olan güç mücadelesi
çerçevesinde de okumalıyız. Dengelerin değiştiği aşikardır.”





“İrademiz bir çözümden önce
de görünür kılınabilir”





“Doğu Akdeniz’deki aktörlerin güç mücadelesi
sıradan bir doğal gaz paylaşım mücadelesi değildir” ifadesini kullanan Özersay,
buradaki güç mücadelesinin jeopolitik ve jeostratejik bir mücadelenin sonucu
olduğunu belirtti.  Sadece Batı ülkeleri
için değil, Türkiye Cumhuriyeti için de hem bu bölge, Doğu Akdeniz hem de Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin önem kazandığının altını çizen Özersay, “Bu
gelişmeler bize, çözümden önce de bölgesel bir aktör olma imkanı sağlıyor. Yakın
zamana kadar Kıbrıs Türkünün görünürlüğü ya da sesinin duyulması müzakereler
bağlamında olabilmişti. Son dönemde yaşananlar Kıbrıs Türkünün çözümden önce de
farklı platformlarda görünür olmasını sağlamıştır” dedi.





“Bugün yapılacak geçici
uzlaşılar, atılacak adımlar bundan sonraki 20 yılı belirleyecek”





Kıbrıs Türk halkının dışarıdan kaynak
konusunda çeşitlilik sorunu yaşadığını söyleyen Özersay, Türkiye’nin altyapı
için verdiği kaynağın Türkiye’nin ekonomisinde yaşanan gelişmelerle birebir
orantılı olduğunu, zaman zaman sıkıntı yaşanabildiğini ifade etti: “Kapsamlı
çözümden önce denizdeki bu kaynaklara ilişkin dış kaynağın çeşitlenmesi
bağlamında Türkiye’nin vereceği desteğe ilaveten Kıbrıs Türkünün bu kaynağa
ulaşması ve altyapı yatırımlarında kullanması mümkündür. Bu gelişmeler bunun
için bir fırsattır. Bugün yapacağımız geçici uzlaşılar, atacağımız adımlar
bundan sonraki 10 yılı belki 20 yılı belirleyecek. Bunun çok önemli olduğunu
düşünüyorum.





“Rum tarafına attıkları
adımların benzeriyle yanıt vermemiz onları rahatsız etmiştir”





Özersay konuşmasında, atılan adımlarla
avantajlı hale gelen KKTC’nin durum analizini de yaptı: “Mevcut durum bize, Rum
tarafının içinde bulunduğu konforlu durumu bozabilecek, statükodan memnun olan
halinde rahatsızlık yaratabilecek bir kaldıraç imkanı da veriyor aslında. Kıbrıslı
Rumlar kapsamlı çözümle ilgili bir noktaya getirilemiyorlarsa, en azından
çözümden önce enerji konusunda Kıbrıslı Türklerle birlikte bir şey yapmaları
noktasına getirilmelerinde uluslararası toplumun ciddi sorumluluğu vardır. Bu
sorumluluğu yerine getirmedikleri için bizim de koz olarak kullanabileceğimiz
bir fırsat var. Türkiye’yle sahada adım attığımız oranda Rum tarafının dengesi
bozulur. Lisans verilmesi, kazı yapılması gibi girişimlerine aynı şekilde cevap
vermemiz onları rahatsız etmiştir.”





“Sahada denge sağlayan
adımlar atılmasaydı Doğu Akdeniz’de çatışma ihtimali artardı”





“Attığımız adımlar bir paradigma değişikliği
niteliğindedir. Çünkü bir kırılma noktası yaratmıştır” diyen Kudret Özersay, Türkiye
ile KKTC’nin bir kıta sahanlığı anlaşması yapılmasının öneminin önceleri çok
fazla anlaşılmadığını belirtti. 2011 yılına kadar KKTC’nin sadece protesto eden
taraf olduğunu söyleyen Özersay, çözümü beklemeden kıta sahanlığı anlaşması yapılmasının
KKTC açısından sahada dengeyi sağladığını anlattı: “Bu adımlar atılmamış
olsaydı, Doğu Akdeniz’de çatışma ihtimali artacaktı. Son bir-iki ay içinde
Avrupa Birliği’nin ileri gelen ülkeleri kapsamlı çözümle ilgili durum ortada
olduğu için ‘Kıbrıs Türk ve Kıbrıs Rum tarafı bir araya gelsin bu konuyu oturup
konuşsun, ben arabuluculuk yapmaya hazırım’ diyor. Doğal gazın iki ülkenin de
hakkı olduğunu herkes kabul ediyor. Belki de doğal gazda iş birliğiyle başlayıp
karşılıklı güven ve bağımlılık ilişkisi sonucunda Kıbrıs’ta zamana yayılmış bir
ortaklığa bizi taşıyabilir.”


banner36
Yorumlar (0)
banner6