'Ortada bir cenaze var, kimse kaldırmaya cesaret edemiyor'
Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Kudret Özersay, Berlin’deki üçlü zirveyi değerlendirdi ve “Ortada bir cenaze var, kimse kaldırmaya cesaret edemiyor” nitelendirmesinde bulundu. Özersay, tarafların kendi işlerine öyle geldiği için aslında ölmüş olan bir sürece canlı muamelesi yaptığını vurguladı Özersay, sürece ilişkin uyarıda bulunarak “yani aynı tren, aynı rayda, aynı yolda bugüne değin nasıl gider gibi yapıp bir yere varamadıysa, eğer kimse cesaret gösterip de bu anomaliyi sorgulamazsa yine bir yere varamayacak maalesef” dedi.
Dışişleri
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Kudret Özersay, Berlin’deki üçlü zirveyi değerlendirdi
ve “Ortada bir cenaze var, kimse kaldırmaya cesaret edemiyor” nitelendirmesinde
bulundu.
Özersay,
tarafların kendi işlerine öyle geldiği için aslında ölmüş olan bir sürece canlı
muamelesi yaptığını vurguladı
Özersay,
sürece ilişkin uyarıda bulunarak “yani aynı tren, aynı rayda, aynı yolda bugüne
değin nasıl gider gibi yapıp bir yere varamadıysa, eğer kimse cesaret gösterip
de bu anomaliyi sorgulamazsa yine bir yere varamayacak maalesef” dedi.
Özersay’ın
açıklaması şöyle:
“Taraflar
kendi işlerine öyle geldiği için aslında ölmüş olan bir sürece canlı muamelesi
yapıyor. Ortada bir cenaze var, kimse kaldırmaya cesaret edemiyor. Bütün mesele
budur bence.
Kimisi
statükonun konforuna DOYAMADIĞI için, kimisi yıllardır “tek yol federasyon”
dediği ve dediğinden DÖNEMEDİĞİ için, kimisi ise “statüko da nihayetinde
göreceli bir istikrar sağlıyor” dediği için 50 yıldır ne yapılıyor ve
yapılamıyorsa ona aynen devam edelim şeklinde bir açıklama geldi Berlin’den.
Yani AYNI tren, AYNI rayda, AYNI yolda bugüne değin nasıl gider gibi yapıp bir
yere varamadıysa, eğer kimse cesaret gösterip de bu anomaliyi sorgulamazsa yine
bir yere varamayacak maalesef.
1)
2017’de süreç çöktüğünde federasyon da; geçmiş yakınlaşmalar da; ortak açıklama
da; Guterres kağıdı da masadaydı. Dün akşam Berlin’de yapılan açıklamada yine
AYNI şeyler belgeler, AYNI ifadeler var. Farklı olduğu söylenen ve Güvenlik
Konseyi’nin ilgili kararında atıfta bulunulan “siyasi eşitlik” tanımı, 2017’de
sürecin parçası kabul edilen Güvenlik Konseyi kararlarıyla birlikte oradaydı
zaten.
2)
Marifet bu kağıtları, cümleleri ve de kavramları alt alta yazmak değildir.
Çünkü sıkıntı bunların orada olduğunu söylemek ya da söyletmekten değil bu
kavram, cümle ve kağıtların anlamı konusundaki ANLAŞMAZLIKTAN kaynaklanıyordu.
Bunlar alt alta yazıldığı zaman aynı şeyi söylemiş olmuyorsunuz. Ortaklık
konusunda aynı vizyona sahip olmuş olmuyorsunuz. Müzakereyi başlatabileceğiniz
“ortak vizyonu” yaratmış da olmuyorsunuz. Ağzınızdan aynı cümle çıkıyor ama
bundan farklı şeyi anlıyor, farklı şeyleri bekliyorsunuz. Berlin’de fotoğrafı
çekilen görüntü tam da budur. Federasyondan da, iki-kesimlilikten de, siyasi
eşitlikten de, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin devamı ile yeni bir ortaklık kurulması
tartışmasından da taraflar farklı şeyi anlıyor ve kendileri de bunun farkında.
3)
Siyasi eşitliğin 1990larda yapılmış olan tanımına atıf yapılması, bir süredir
Kıbrıs Türk tarafının ortaya koyduğu talebi aslında karşılamıyor. Çünkü BM’nin
siyasi eşitlik tanımı somuta döküldüğünde Kıbrıs Türk tarafının sürekli dile
getirdiği “bir olumlu oy” talebi karşılanmış olmuyor. Berlin’deki açıklamaya
rağmen sayın Anastasiades sayın Akıncı’nın deyimi ile “bir olumlu oyu
şeytanlaştırmaya” devam edebilecektir. Kısa bir süre önce uyarmıştım:
İki-kesimlilik ilkesinin BM parametresi haline dönüşmüş olan tanımı giderek
ortadan kayboluyor ve süreç sadece siyasi eşitlikle garantilere indirgeniyor
diye. Nitekim şimdi Guterres belgesindeki mülkiyet ifadelerine kaldıysak vay
halimize. BM belgelerinde her toplumun kendi kurucu devletinde sarih mal ve
nüfus çoğunluğu olarak tanımlanıyor iki-kesimlilik. Oysa Guterres belgesinde
hiç de böyle bir şey yok ve Rum tarafının bu parametreyi kabul etmek gibi bir
düşüncesi yok.
4) Bu
listeyi daha da uzatabilirim: Özetle tarafların farklı şeyleri anladıkları,
farklı beklentilere sahip oldukları kavram, prensip ve parametreleri alt alta
yazdığımızda ANLAŞMIŞ olmuyoruz. Berlin’de yıllardır tekrar edilen cümle,
kavram ve ilkeler bir kez daha tekrar edildi ki neredeyse tamamı son BM Genel
Sekreteri raporundan aynen vardı. Bu açıdan yeni bir şey olmadığı aşikar.
5)
Berlin’de “bu kez süreç daha farklı olacak” denildi ama o FARK Kıbrıs Rum
tarafının yorumuna göre bizim beklentimizin çok altında kalabilecek bir noktaya
varacaktır. Nasıl mı? Kıbrıs Rum tarafı “2017’de yeterli ve gerekli hazırlık
yapılmadan Kıbrıs konferansı toplandı, bundan sonra o hazırlık yapılmadan ve
‘iç konularda’ tam bir uzlaşma sağlanmadan Garantörlerle beşli toplantıya
geçilmemelidir” diyerek, bundan sonraki sürecin bu şekilde FARKLI olacağı
yorumuna yaslanabilecektir ki muhtemelen de olacak olan budur. Özetle bu kez
süreç daha FARKLI olacak derken o farkın ne olacağını söylemediğiniz için her
bir taraf bunu kendine göre istediği şekilde yorumlayacaktır.
6)
Sayın Akıncı “Bundan sonra ucu açık olmayacak, ucu kapalı olacak, takvim
olacak” ve benzeri pek çok şey söyledi Berlin öncesinde ve son iki yılda. Dün
yapılan açıklamada ucu kapalı, tarihli ve de takvimli bir süreç görebilen var
mı? Aynı tren AYNI rayda AYNI yolda AYNI sonuca, yani sonu olmayan bir
yolculuğa çıkarılıyor yine.
7)
Referans şartları denilen belge üçlü toplantı öncesinde hazırlanacaktı. 2017’de
süreç çöktü iki yılda bir sonuç alınamadı. Bir yıldan uzun süredir Lute bu
belgeyi oluşturmaya çalıştı olmadı. Müzakerenin yeniden başlamasına imkan
verecek bir ZEMİN var mı, ortak bir vizyon var mı bu kağıtla belirlenecekti, o
da olmadı. Berlin’deki yemek, bu kağıt olmaksızın, bir müzakerenin başlamasını
sağlayacak temel kavramlarda dahi uzlaşma olmaksızın yapıldı. Ve açıklamada
bundan sonra bu kağıdı oluşturmaya çalışacakları söylendi. Yani AYNI kişi
aracılığıyla, AYNI yöntemle AYNI kağıt oluşturulmaya çalışılacak.
1968
yılından bu yana bizi bir yere götürmeyen KISIR bir süreci önce kaybettik, dün
akşam Berlin’de AYNI KISIR süreci yeniden bulduk. Halinden memnun olanlara
hayırlı uğurlu olsun.
Ülkede
onlarca sıkıntı ve sorun var, konsantrasyonumuzu bozmadan yasama ve yürütmede
hizmet üretmek için çalışmak zorundayız.”