Kalça kırıkları 50 yaş üzeri kadınlarda yüzde 30 ve erkeklerde ise yüzde 20 kadar sıklıkta görülebiliyor
Kıbrıs Türk Endokrinoloji Derneği Başkanı Dr. Hasan Sav, günümüzde dünya nüfusunun giderek yaşlanmasına bağlı olarak kemik erimesi, kırıklar, yaşamı ve yaşam kalitesini olumsuz etkileyen sağlık sorunlarının arttığını, kalça kırıklarının 50 yaş üzeri kadınlarda yüzde 30, erkeklerde ise yüzde 20 sıklıkta görülebildiğini kaydetti.
Kıbrıs Türk Endokrinoloji Derneği Başkanı Dr. Hasan Sav, günümüzde dünya nüfusunun giderek yaşlanmasına bağlı olarak kemik erimesi, kırıklar, yaşamı ve yaşam kalitesini olumsuz etkileyen sağlık sorunlarının arttığını, kalça kırıklarının 50 yaş üzeri kadınlarda yüzde 30, erkeklerde ise yüzde 20 sıklıkta görülebildiğini kaydetti.
Sav, 20 Ekim Dünya Osteoporoz Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada, bu günün amacının osteoporozdan (kemik erimesi) korunma, tanı ve tedavisine karşı duyarlılığı artırmak olduğunu belirtti.
Sav, tüm hastalıkların tedavisinde olduğu gibi osteoporozda da korunmanın, en az tedavi kadar önemli olduğuna işaret ederek, “Koruyucu hekimliğin halk sağlığında etkili olabilmesi için toplumsal bilinçlenme kaçınılmazdır” ifadelerini kullandı.
“KADINLARDA MENOPOZ EN BAŞTA GELEN RİSK FAKTÖRÜ”
Kadınlarda menopozun en başta gelen risk faktörü olduğuna işaret eden Sav, erkeklerde testosteron eksikliğinin de osteoporoza zemin hazırladığını, bunun yanında sigara, alkol, fazla kafein alımı, düşük kilolu olma ve hareketsizliğin diğer kolaylaştırıcı etkenler arasında yer aldığını vurguladı.
D vitamini eksikliğinin osteoporoza yardımcı olduğunu kaydeden Sav, hipertiroidi, barsak emilim bozuklukları, kronik böbrek yetmezliği, kortizon tedavisini gerektiren hastalıklar, prolaktin yüksekliği ve hiperparatiroidi gibi hastalıkların da kemik erimesine zemin hazırladığını ifade etti.
“ÖLÜM ORANINDA ARTIŞ”
Osteoporozun en önemli sonucunun kırıklar ve buna bağlı gelişen komplikasyonlar olduğunu belirten Sav, şöyle devam etti:
“Kalça kırığına maruz kalan hastaların, uzun yatış süresi, ameliyat ve sonrasında ortaya çıkan hareket kısıtlılığı gibi nedenlerden dolayı ölüm oranında artış olmaktadır. Kalça kırığı, sosyal güvenlik sistemleri için ciddi bir maddi külfet ve aynı zamanda önemli bir işgücü kaybı oluşturmaktadır.”
“OSTEOPOROZDAN KORUNMA NASIL OLMALI”
Osteoporozdan korunmanın kemik erimesinin görüldüğü yaşlardan çok daha önceki yıllarda başlaması gerektiğine vurgu yapan Sav, şunları kaydetti:
“Yeterli kalsiyum içeren sağlıklı beslenme (yetişkinlerde ihtiyaç günlük 1000-1200 mg, 9-18 yaş grubunda 1200-1500mg ), yeterli D vitamini alımı (güneş ışınlarının zararlı olmadığı saatlerde 15 dakika güneşlenme), hareketli yaşam ve düzenli fiziksel aktivite, sigaradan uzak durma, alkol ve kafein alımını azaltmak, aşırı protein tüketiminden uzak durma, çok düşük ve çok yüksek kilolu olmamalı. İdeal kiloya yakın bir vücut ağırlığında olunmalıdır.”
Osteoporozun belirtileri ile ilgili de bilgi veren Sav, “Genellikle kırık oluşmadıkça sessiz seyreden bir hastalıktır. Kemik kırılganlığının artışına bağlı omurga, kalça, el bileği kırıkları görülebilir. Omurga kırıklarına bağlı sırt ağrısı, boy kısalması, omurgada şekil bozuklukları oluşabilir. Osteoporoz seyrinde görülen kalça kırıkları hem yaşamı tehdit eder hem de kişilerin yaşam kalitesini azaltır” ifadelerini kullandı.
Osteoporoz tanısının klinik bulgular, bazı kan-idrar tetkikleri ve kemik yoğunluk ölçümü ile konulduğunu belirten Sav, “Kemik erimesi teşhisi için dünyada standart olarak kabul edilen yöntem DEXA’dır (Dual Energy X ray Absorbsiometry). Bu halkımız arasında kemik taraması denilen yöntemdir” dedi.
“KEMİK DANSİTOMETRESİ KADINLARDA 65 VE ERKEKLERDE 70 YAŞINDAN SONRA”
Başka özel bir neden yoksa kemik dansitometresinin kadınlarda 65 ve erkeklerde 70 yaşından sonra yapılması gerektiğini vurgulayan Sav, daha önceki yaşlarda kemik yoğunluğu ölçümü gerektiren durumları kırıklar, kemik erimesine yol açan hastalıklar ve ilaçların kullanımı olarak sıraladı.
Sav, osteoporoz tedavisinde kalsiyum ve D vitamini ile birlikte kemik yıkımını azaltan ve kemik yapımını arttıran bazı ilaçlar kullanıldığını, ilaç tedavisine ek olarak yaşam tarzının düzenlenmesi, düzenli egzersiz yapılması ve güneş ışınlarından faydalanılmasının önerildiğini kaydetti.