@media screen and (max-width: 768px) { body { font-size: 16px; } }

banner26

'Doğu Akdeniz'de bozulan dengenin tekrar kurulduğu noktadayız'

banner47

Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Kudret Özersay, "Doğu Akdeniz bölgesinde sahada bozulan dengenin tekrar kurulduğu bir noktadayız şu anda. " dedi.

banner57
Güncel 23.08.2019, 12:47 23.08.2019, 12:47
13
'Doğu Akdeniz'de bozulan dengenin tekrar kurulduğu noktadayız'
banner52
banner32

Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Kudret Özersay,
"Doğu Akdeniz bölgesinde sahada bozulan dengenin tekrar kurulduğu bir
noktadayız şu anda." dedi.





Başbakan Ersin Tatar'ın resmi ziyareti kapsamında Ankara'da
bulunan  Dışişleri Bakanı Özersay,
Diplomasi Muhabirleri Derneğine (DMD) üye bazı gazetecilerin gündeme ilişkin
sorularını yanıtladı.





Özersay, Türk tarafının, Doğu Akdeniz'deki kaynakların
sadece paylaşımına değil yönetimi konusuna da önem verdiğini söyledi.





Konuya ilişkin eleştirildiklerini belirten Özersay, şunları
söyledi:





"Güney'den genelde şu eleştiri geliyor: 'Siz kuzeyde
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti olduğunuzu söylüyorsunuz. Güneydeki alanlarda ne
işiniz var?' Eğer bize kuzey sizin, güney bizim diyorlarsa bunu net bir biçimde
söylemelerini istiyoruz. O zaman başka bir eksende konuşalım. Eğer 'Kıbrıs Cumhuriyeti,
Kıbrıs Adası bir bütündür, vardır ve Avrupa Birliği'nin (AB) içerisindedir ve
bu kaynaklar iki topluma da aittir' diyorlarsa, evet bizim adanın her iki
tarafında hakkımız var, o nedenle lisans verdik."





Özersay, Türk tarafının Kıbrıs konusunda 2011'de çok köklü
bir paradigma değişikliğine gittiğini ve sadece protesto etmeyi bırakıp eyleme
geçtiğini vurgulayarak, "Lisans verdik, sismik araştırma yaptık, kazı
yapma noktasına kadar geldik. Özellikle 2011'den sonra bugün, Doğu Akdeniz
bölgesinde sahada bozulan dengenin tekrar kurulduğu bir noktadayız."
ifadelerini kullandı.





 "LİSANS VERME VE
KAZI YAPMA KOZUMUZU KULLANIRIZ"





Özersay, Kıbrıs'ta iki taraf ve bölgesel aktörler arasında
ekonomik, ticari, askeri ve sivil konularda iş birliği yapılmasının Birleşmiş
Milletlerin de desteklediği bir perspektif olduğuna dikkati çekerek, doğal
gazın bu iş birliğinin en somut örneklerinden birine dönüşebileceğini söyledi.





Uluslararası şirketlerin de Rum tarafına mesaj
verebileceğini vurgulayan Özersay, şöyle devam etti:





"Eğer uluslararası şirketler Kıbrıs Rum Liderliğine
dönüp de 'Bugüne kadar lisans, sismik araştırma ve kazı noktasına kadar geldik.
Artık bu kaynak paraya çevrilecek ve dünya piyasasına çıkacak. Bu eşikte ben
bir sorumluluk alamam, risk yüksektir. Bu kaynaklara ortak olduğunu söyleyen
Kıbrıslı Türklerle oturup anlaşman gerekir. Kıbrıs sorununun çözümünü bul
demiyorum ama en azından doğal gaz ile ilgili olarak bu iradeyi almanı
beklerim' dediği takdirde doğal gaz konusu fırsata dönüşür."





Özersay, bu konuda uluslararası aktörlerin kendi kozlarını
kullanmaması durumunda Türk tarafının kendi kozlarını öne süreceğine dikkati
çekerek, "Bu da güç kullanma filan değildir. Bizim de lisans vermemiz ve
kazı yapmamızdır." değerlendirmesinde bulundu.





"DENGE KURULDUĞU ORANDA ÇATIŞMA İHTİMALİ AZDIR"





Zaman zaman "Doğu Akdeniz'de çatışma ihtimali var
mı?" sorusunun gündeme geldiğini anımsatan Özersay, "Eğer biz bu
çalışmaları yapmamış ve bu dengeyi kurmamış olsaydık bugün çatışma ihtimali çok
daha yüksek olurdu. Denge kurulduğu oranda çatışma ihtimali azdır." dedi.





Özersay, şöyle devam etti:





"(Türk tarafının tutumu) Belki 2011 yılına kadar
'yaparsan savaş gemisi gönderirim, engellerim' şeklindeydi. Şimdi öyle değil.
Kıbrıs adası etrafında Kıbrıslı Türklere ait olan bu deniz yetki alanı
içerisindeki lisanslar bağlamında 'yaparsan engelleyeceğim' şeklinde değildir
tavrımız. 'Yaparsan, aynı bölgede ben de yapacağım veya yaptıracağım' şeklinde
bir tavırdır. Bunun dışındaki alanlarda, Türkiye'nin deniz yetki alanlarında
söylediği şey ise 'Ben fiili durum yaratmana izin vermem. Bu, benim alanımdır.
Burada yapmaya kalkarsan izin vermem' şeklindedir."





Özersay, Rum tarafının "müzakereler devam ediyor
zaten" anlayışı nedeniyle birçok konunun askıda kaldığına işaret ederek,
"Biz ilerleyemedik ve sahada fiili durum yarattılar. Bundan sonra aynı
hataya düşme niyetimiz yoktur. Yani 'müzakereler ve iki lider arasında diyalog
başladı, iki lider bir araya geldi, belki New York'ta BM Genel Sekreteri ile
bir araya gelirler' düşüncesiyle Doğu Akdeniz'de bölgesel olan bir politikayı
askıya almak hatasını daha önce yapmıştık, bundan sonra yapma düşüncemiz
yoktur." ifadelerini kullandı.





 "ŞİRKETLER,
KIBRISLI TÜRKLERİN DE BU SİSTEMİN İÇERİSİNDE YER ALMASINDAN YANA"





KKTC'nin, 2011 sonrasında hükümetin aldığı kararla adanın
doğusunda ve güneyinde de lisans verdiğini söyleyen Özersay, "Pek çoğu
Kıbrıslı Rumların verdiği lisansla da örtüşmektedir." ifadelerini
kullandı.





ABD şirketi Exxon Mobil'in, Rum tarafının 10. parsel diye
tanımladığı güneybatıda çalışma yaptığını dile getiren Özersay, "Bizim
lisans verdiğimiz alanın dışındadır. Bizim hala lisans vermediğimiz alanlar
vardır. Amerikan şirketinin yaptığı kazı, Türkiye'nin kıta sahanlığı içinde
gördüğü alanın ve Kıbrıs Türkü'nün lisans verdiği sahanın dışındadır."
diye konuştu.





Özersay, adada tarafların bazı bölgelerde lisans vermemiş
olmasının burada haklarının olduğu iddiasından vazgeçtiği anlamına gelmediğinin
de altını çizdi.





Uluslararası şirketlerin konuya yaklaşımına ilişkin bir
soruya Özersay, şu yanıtı verdi:





"İtalyan Eni şirketi ile bizim bazı görüşmelerimiz oldu
çünkü onlar da bu ihtiyacı hissettiler. Riski elimine ettiğiniz oranda değer
artar. Muhtemelen bu bağlamda, Eni şirketi ile birtakım temaslarımız oldu.
Orada eğer bir iş birliği yapılacaksa hangi aşamada ve nasıl yapılacağı
konusunda teorik de olsa bir diyalog oldu aramızda."





Özersay, "Değişik şekillerde ve değişik aşamalarda,
şirketler aslında Kıbrıslı Türklerinin de bu sistem içerisinde yer alacağı,
dolayısıyla riskin azaltılacağı formüllere, bunları konuşmaya açık oldukları
sinyalini veriyorlar." dedi.





 "AB ADİL
DAVRANMAK İSTESE DE YAPISI BUNA MÜSAADE ETMİYOR"





Özersay, AB ve ABD ile ilişkiler konusunda da uzun dönemli
projeksiyonlar yapmak için erken olduğunu belirterek, ABD'nin konuya
yaklaşımına ilişkin, "Bu kaynakların paylaşımı bağlamında Kıbrıs Türkü'nün
haklı olduğunu kabul eden bir duruş var şu ana kadar, bunda bir eksilme
olmadı." diye konuştu.





AB'nin Kıbrıs sorununu, Türkiye ile Rumlar arasında bir
"mesele" olarak tanımladığını ifade ederek Özersay, "Bizi yok
sayıyor. Bu çok endişe vericidir." dedi.





Özersay, AB'nin, Kıbrıs Türkü'nü nasıl gördüğünü kestirmenin
güç olduğuna dikkati çekerek, "AB, 2004 hayal kırıklığı ertesinde Kıbrıs
Türk halkına çok fazla bir açılım ya da perspektif verebilecek durumda
değil." yorumunu yaptı.





AB'nin hazırladığı doğrudan ticaret tüzüğünün 2004'ten
bugüne taslak olarak durduğu örneğini veren Özersay, şu ifadeleri kullandı:





"Ben AB'den veya Brüksel'den Kıbrıs Türkü'nün duruşunu
kabul etsinler diye nasıl bekleyebilirim? Üstelik de üye devlet kabul ettiği
Kıbrıs Rum tarafıyla dayanışma halinde olmak zorunda. Biz bunu gündelik
hayatımızda da hissediyoruz. AB ne bize adil davranabiliyor, adil davranmak
istese de adil davranamaz zaten, kurumsal yapısı buna müsaade etmiyor."





 "KAPALI MARAŞ'TA
KİŞİ VE VAKIFLARIN MÜLKİYET HAKKI KORUNACAK"





Özersay, Kapalı Maraş konusunda da envanter çalışmasının
başladığı bilgisini paylaştı.





KKTC Dışişleri Bakanı Özersay, mülklerin durumu, tapu
kayıtları, hukuki durum ve benzeri birçok konuyu içeren, taşınır ve taşınmaz
malları kapsayan çalışmanın masada ve sahada devam ettiğini vurguladı.





Kıbrıs ve Türk medyasının da Kapalı Maraş'a davet
edileceğini belirten Özersay, envanter çalışmasına ilişkin, "Öncesinde
oranın sakini olan kişilerin ve vakıfların mülkiyet hakkına halel gelmeden bir
çalışma yapacağız." dedi.





Kıbrıs'ta mülkiyete ilişkin çözüm yolu öneren komisyonlar
bulunduğuna işaret eden Özersay, süreçte Kıbrıslı Rumların da evkafın da
mülkiyete dair haklarının yok sayılmayacağının altını çizdi.





Özersay, "Biz buranın askeri bölge statüsünden çıkarılıp
ya kademeli olarak ya da bütünen sivil hayatın bir parçası haline getirilmesi
duruşuna sahibiz. Bunu nasıl yapacağımıza bu envanter çalışmasındaki veriler ve
bulgular ışığında karar vereceğiz." ifadelerini kullandı.


banner36
Yorumlar (0)
banner6
Günün Anketi Tümü
Sizce KKTC’nin en büyük sorunu nedir?
Sizce KKTC’nin en büyük sorunu nedir?