6 Şubat depreminde İsias enkazında hayatını kaybeden çocuklardan Selin Karakaya’nın babası Enver Karakaya “Aileler olarak artık yaşamıyoruz, nefes alıyoruz” sözleriyle acılarını dile getiriyor
6 Şubat’ta İsias enkazında hayatını kaybeden çocuklardan Selin Karakaya’nın Babası Enver Karakaya, Onedio’dan Pelin Çiri’nin sorularını yanıtladı.
Pelin Çiri’nin röportajı şöyle:
'KKTC çocuklarımızı şehit ilan etti, katillerine hak ettikleri cezayı vermek Türk devletinin en önemli görevlerinden biridir.'
Unutmak, unutabilmek bence insanoğluna verilmiş en büyük armağanlardan ve de en büyük cezalardan biri. Unutamıyor olsa idik hayatımıza devam edemezdik. Ancak unutabiliyor olmamız bazen hak edenlere hak ettikleri cezayı vermemize engel de olabiliyor. Malumunuz ülke gündemi çok yoğun, her gün başka bir skandal habere uyanıyoruz. Hal böyle olunca da yaklaşık bir sene önce yaşanan ve hepimizi perişan eden o acı olayı yani depremi de unutmaya yaklaştık. Daha doğrusu unutmadık da çok daha az bahseder olduk. Ben de o sebeple hem hepimize o dönemi hatırlatmak hem de 6 Şubat’ta yıkılan Adıyaman'daki Grand Isias Hotel dosyasını yeniden gündeme getirmek istedim.
O gün otelde içinde sportif faaliyet amacıyla ülkemize gelmiş KKTC'li öğrenci, öğretmen, antrenör ve velilerden oluşan ekip büyük sayıda kayıp verdi. Toplamda da 72 kişi hayatını kaybetti. Otelin yapım aşamasında birçok ihmal olduğu hatta ruhsatın alımına dair de şaibeler bulunduğuna dair ciddi iddialar var. Otel olarak ruhsat alımı bile şaibeli. Felakette yaşamını yitiren Kıbrıslı voleybol takımı ailelerinin kurduğu 'Şampiyon Melekleri Yaşatma Derneği' de sorumluların hak ettikleri cezaları alabilmeleri için çabalıyor. 30 Kasım'da 'Adalete Işık Tut' isimli bir eylem gerçekleştirdiler ve sosyal medyada da çok yankı buldu.
Eylemin hemen sonrasında sayın Adalet Bakanımızdan konuyu yakından takip ettiğine dair bir açıklama geldi. Zaten röportajda da anlayacağız üzere bu siyaset üstü bir mesele.
Olayın hangi aşamada olduğunu öğrenmek için depremde yaşamını yitiren yavrularımızdan Selin'in babası Enver Karakaya ile konuştum.
Enver Bey diyor ki:
Cumhurbaşkanımızı deprem günü yatağından uyandırdık, o günden beri de bizimle birlikte. Bu bir ihmal değil göz göre göre işlenmiş bir cinayet. Bizim devletimiz bu çocukları şehit ilan etti, bu şehitlerin katillerine hak ettiği cezayı vermek Türkiye Cumhuriyeti devletinin en önemli görevlerinden biridir. 3 Ocak'ta Adıyaman'da ilk duruşmamız var. Destek olmak isteyen herkesi bekliyoruz.
- Öncelikle nasılsınız? Biliyorum bu, hiç geçmeyecek bir acı...
Aileler olarak artık yaşamıyoruz, nefes alıyoruz, güneş doğuyor batıyor ama eski yaşamının yanından bile geçemiyor kimse. Acıdan kaçabilen yok, tüm ülkeyi yaktı bu acı.
- Selin ile nasıl bir baba-kızdınız? Selin nasıl bir çocuktu? Hayalleri nelerdi?
Selin çok zekiydi, biliyorum her anne baba böyle der ama Selin gerçekten çok zekiydi. Kıbrıs'ta kolejler vardır, sınavla girilen en iyi devlet okuludur. Selin buraya birincilikle girmişti. Defalarca kendi yaş kategorisinde KKTC Satranç Şampiyonu oldu. Her zaman yaşından daha olgun, yaramazlığı, şımarıklığı neredeyse hiç olmayan bir çocuktu. Bizim anne baba olarak onu büyüttüğümüz kadar o da bizi büyüttü, öyle bir çocuktu Selin.
“Kimse çıkmasa da Selin çıkar diye bekledik.” Bu cümle bence çok kıymetli...
Ben babamla doğru dürüst bir baba oğul ilişkisi yaşamadım. Bu sebeple de hep iyi bir baba olacağım, asla kızımı yarı yolda bırakmayacağım, hayal kırıklığına uğratmayacağım diye yaşadım. Selin her istediğini yapacak, her engeli aşacak kapasitede bir çocuktu. Enkazda çalışanlarla bile 'Kimse çıkmasa da Selin bir şekil çıkar, merak etme o asla pes etmez' dediler. Ama maalesef İsias Hotel'in KUMDAN KALESİNE yenildi kızım, çıkamadı.
Deprem gününe dönelim. Enkaza ne kadar sürede ulaşabildiniz?
Depremde uyanıktım o kadar sallandık ki acele ile dışarı çıktık ve dakikalarca soğukta bekledik. Sonra başka nerede oldu deprem, Selin de sallandıysa korkmuş mudur diye araştırmaya başladık. Hiçbir bilgi yoktu. Ne Selin’in, ne oradaki ailelerin, ne de otelin telefonlarına ulaşabildik. Gün ağarmaya başladığında ise otelden sağ çıkan dört kişiden biri olan Aras'ın babası Murat beni aradı, 'Otel yıkıldı Enver, çocukların hiçbiri yok, yardım edin' dedi.
Sonrası pek yok bende, nasıl giyinip yola çıktık, havaalanına gittik hatırlamıyorum. Uçaklar, ilgili havaalanları uçuşa kapatıldığı için iptal oldu. KKTC yetkilileri devreye girdi ve depremden 18 saat sonra özel uçakla Adıyaman’a indik.
- Orada karşılaştığınız manzarayı anlatabilir misiniz?
Otel enkazına geldiğimizde şok yaşadık çünkü KKTC’deki kendisine gazeteci diyen biri, çocukların yarısının kurtarıldığı, diğerlerinin de kurtarılması için çalışmalarını sürdüğü yalan haberini paylaşmıştı. Ama indiğimizde kumdan bir enkaz yığınından başka bir şey bulamadık! Yine Kıbrıs’tan deniz yoluyla Türkiye’ye gelen ekipmanlı araçlar enkaz alanındaydı. Ekipman konusunda ikinci günden sonra hiç sorun yaşamadık. Çünkü Kıbrıs’taki herkes Türkiye’de kiminle iyi ilişkisi varsa sonuna kadar kullandı. Enkaz alanına sayısız vinç, dozer ve iş aracı geldi. Ama ne yazık ki bize faydaları olmadı, çünkü enkaz o kadar kötüydü ki iş araçlarının kaldıracağı ağır bir beton, kolon falan yoktu. Ellerimizle kova kova kum boşaltıp ilerlemeye çalıştık. Gelen birçok iş aracını da bize faydası olmadığından dolayı Adıyaman’da diğer ihtiyaç duyulan yerlere gönderilmesi için valiliğe yönlendirdik.
- Enkazda sizinle birlikte Kıbrıslı siyasetçiler de vardı değil mi?
İki KKTC bakanı vardı Dursun Oğuz ve Nazım Çavuşoğlu, ilk günden, son çocuğumuz enkaz altından çıkana kadar hep yanımızda oldular. O soğukta, sokakta bizimle kaldılar. Kendileri ile hiç aynı siyasi görüşte olmadık ama bu konuda hakları ödenmez. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti bu depremde birlik olmayı başararak büyük bir sınav verdi.
-AFAD ile koordineli çalıştınız herhalde?
AFAD konusuna da değinmek isterim. KKTC’den gelen baskıyla olacak herhalde AFAD’tan oraya biri gönderilmiş ilk gecenin sabahına karşı, o görevlinin kendi kulaklarımla duyduğum açıklamasını aktarayım:
'Abi beni buraya gönderdiniz ama burada hiç umut yok, çalışmalar başladı ama istersen sen de gel bir bak, gerçekten umut yok bu binada, boşuna buraya güç harcamayalım başka yerlere bakalım.' Aynı konuşmayı o kargaşada bulup getirdiğimiz madenciler de yaptı, üçüncü gün sabahtan akşama kadar bir delik, bir yaşam boşluğu bulmaya çalıştılar. Akşam üzeri de “Abi biz gidiyoruz, buradan canlı çıkmaz affedin bizi. Biz burada kalır da başka yerlere yardım etmezsek Allah bizi affetmez.” deyip başka enkazlara gittiler sonra öğrendik ki birçok hayat kurtarmışlar…
- 'Hiç bir yaşam boşluğu açılmaması' tuhaf değil mi?
Evet! Bu sebeple de suçluların olası kast ile yargılanmalarını istiyoruz çünkü kusurları incelediğinizde bu bir ihmal değil. Ondan çok daha öte. Detaylara gelirsek; binaya 1993 yılında apartman olarak ruhsat verilmiş ve süresi 5 sene sonra dolmuş. Onlar da otel yapmaya karar vermişler fakat almaları gereken otel ruhsatını olması gerektiği şekilde edinmemişler. Yani zemin raporu, statik proje, plan, hesap gibi detayların sil baştan incelenmesi gereken süreci atlayıp el altından otel ruhsatı almışlar.
- Bu ruhsatın alınma sürecinde aktif rol oynayan isimlere ulaşabildiniz mi?
Yapı kullanım izninde net olarak hangi belediye görevlilerinin hangi mühendisin imzaları var raporumuzda açık açık yazılı. Asli ve tali kusurlular da belirtiliyor. Otel sahipleri, fenni mesuller, proje sorumluları, belediye görevlileri asli, denetim birimleri de tali sorumlular. Binada beton kalitesi düşük, çakıl ve dere kumu kullanılmış, kolonlarda da sorunlar var. Raporda kolon kesildi dememesine rağmen tutarsızlıklar bulunuyor. Mesela F3 kolonunun filizlerinin zemin katla eş seviyede ve yukarı bindirme boyu kalmadığı tespit edilmiş. D3 kolonunun da olması gerekenden 60 cm yukarıda olduğu yazıyor raporda.
- Bunlar 'yaşam boşluğu açılamaması'nı açıklıyor mu?
Evet daha bitmedi. 2016’da kaçak kat çıkılmış, binanın ağırlığına ekstra yük eklenmiş. Bodrum ve giriş katı ile birlikte 10 katlı bir bina haline gelmiş bu çürük bina. Bu kaçak kat için de 2018 imar affından yararlanmışlar. Dilerseniz devam edeyim: Zemin etüdü yapılmamış, yukarı katlara gidildikçe kolon boylarının azaldığı tespit edilmiş, kirişlerdeki aralıklar verilerle tutmayarak 35 cm olarak tespit edilmiş. Taşıyıcı sistem donatı detayları da eksik, bunlar hep binanın yıkılmasına yol açmış. Raporda imzası olan profesörün dediği gibi sanki kum dolu bir kovayı ters çevirmişsin gibi yıkılmış bina. Mesela yumuşak kat düzensizliği tespit edildi binada, bilirkişiler 'deprem sırasında yumuşak katın görüldüğü yerden bina kırılır' diyor. Statik proje hesapları yapılsaydı bu detaylar görülecek ve bina ona göre yapılacaktı! ama yok hiçbir hesap yapılmamış. Çürük binayı lego yapar gibi kafalarına göre yapmışlar.
- Otel sahiplerinin siyasi geçmişleri olduğuna dair yazılar çıktı gazetelerde...
Otel sahiplerinin bir parti geçmişleri var doğrudur fakat kendileri bu izinleri eğer bu bağlantıları ile aldıysa zaten tüm yetkililerin de cinayetten yargılanması gerekir. Bizim davamız siyasi bir dava değildir. KKTC'li sporcu kafilesinin, yabancı bir yerde usulsüzlüklerle ve çarpık düzenle yapılan bir binada hayatını kaybetmesi milli bir davadır.
- 30 Kasım’da gerçekleştirdiğiniz 'Adalete Işık Tut' eylemi sosyal medyada da çok ses getirdi...
Şu an planlanan bir şey yok ama eğer gerekirse çok daha büyük eylemlere halkımızın destek vereceğini çok iyi biliyorum. Kıbrıs Türk halkı kötü günlerde birlik olmayı çok iyi biliyor. Ama bu kadar birliği inanın ben de şaşırarak izliyorum ve gurur duyuyorum. Bizler birbirimizden güç alıyoruz. 6 Şubat’tan beri yapılmayan etkinlik, organizasyon kalmadı çocuklarımızın adına. Ve bu 1974'ten beri en büyük kaybı bu ülkenin. Mağusa şehri bu kadar çocuğunu savaşta bile kaybetmedi!
- Ben Sayın Adalet Bakanımızın ay başı gerçekleştirdiği ziyaretinden ve sizin eyleminizden hemen sonra yaptığı açıklamadan anlıyorum ki bu meselenin mutlaka üzerine gidilecek...
Öncelikle belirtmek isterim ki, biz sayın adalet bakanından bir ayrıcalık beklemiyoruz sadece adaletin sağlanmasını istiyoruz. Sayın bakanın konuşmasında geçen 'Bu davayı iki ülke arasındaki ilişkiler açısından da önemsiyoruz' vurgusu bizim için çok önemli ve kıymetli. Çünkü Kıbrıs Türk halkı 1974'te nasıl gözleri yolda Türk askerini beklediyse ve gelene kadar direndiyse, bugün de aynı şekilde adaleti bekliyor, suçluların müebbet almasını bekliyor ve adalet gelene kadar yine direnmeye devam edecektir. KKTC devleti bu çocukları şehit ilan etti, bu şehitlerin katillerine hak ettiği cezayı vermek Türkiye Cumhuriyeti devletinin en önemli görevlerinden biridir. Sayın bakanı ağırlamaktan onur duyduk, kendisine dava ile olayı birebir yaşamış olan insanların bilgi aktarma fırsatı oldu. Beraber çocuklarımızın mezarlarını ziyaret ettik, birlikte ağladık. Daha önce de iktidar partisinden ziyaretler gerçekleşmişti. Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, sonrasında da Sayın Özgür Özel de başkan seçildikten sonra ülkemize ilk gelişinde derneğimizi ziyaret etti ve desteklerini belirtti. Bu dava Türkiye'nin iç siyasi çekişmesinin üzerinde bir dava olmalıdır.
- Cumhurbaşkanınız Sayın Tatar 'Türk adaletine güvendiğini ama meselede çok büyük bir ihmal olduğunu' dile getirdi. Soruşturmayı çok yakından takip ettiğinin farkındayım. Ne kadar sıklıkla iletişim kuruyor sizlerle?
Cumhurbaşkanımız sayın Ersin Tatar'ı aileler olarak deprem sabahı yatağından biz uyandırdık. Gerek enkazda boğuştuğumuz o günlerde gerekse o günden bugüne gelen süreçte hep yanımızda oldu. Sürekli iletişim halindeyiz.
- Duruşma tarihi belli oldu mu?
İlk duruşma tarihi 3 Ocak 2024 olarak belirlendi. Tüm aile yakınları davayı takip etmek için Adıyaman’da olacak. KKTC ve Türkiye halkından bu davada bedenen ve kalben yanımızda olmalarını bekliyoruz. Yanımızda bulunamayacak dostlarımızdan da beklentimiz sosyal medya üzerinden davamıza ortak olmaları yönündedir. Bizler her akşam 19.00’da Twitter üzerinden #isisasortakdavamız etiketi ile paylaşım yapıyoruz. Bu platformda ilk günden beri acımıza ortak olan, bizi hiç tanımadan destek veren insanlar, verdiğiniz destek, yazdığınız cümleler bağlıyor bizi hayata. Hepiniz iyi ki varsınız...