Cengiz Ertürk’ün yazısı şöyle:
VALENSİYA FELAKETİNİN ÜLKEMİZE ANLATTIKLARI VE YAKLAŞAN YAĞMUR MEVSİMİ
Kamuoyunun da yakından takip ettiği üzere Avrupa kıtasının en güney batısındaki, Afrika ile sadece Cebelitarık boğazı ile ayrılan Akdeniz ülkesi İspanya’nın güneyindeki Valensiya şehrinin uğradığı sel felaketi tüm dünyada özellikle Avrupa’da dehşet ve endişe ile izlendi. Yüksek can kaybı sayısı nedeniyle seller, İspanya’da yaşayanların gördüğü en ölümcül doğa felaketi haline geldi.
Bir gecede neredeyse bir yıllık yağışın düştüğü bölgelerde nehirlerin taşması sonucu 218 kişi hayatını kaybetti, yüzlerce kişi yaralandı, yollar, demiryolları ve köprüler sel nedeniyle tahrip oldu, hala kayıp olan insanların olduğu belirtiliyor. Bölge ayrıca, İspanya’nın portakal ihracatının büyük kısmını sağlayan binlerce hektarlık tarım alanının sular altında kalmasıyla ekonomik açıdan da ağır bir darbe aldı. Yüzlerce araç sel nedeniyle sürüklenerek yığınlar oluşturdu. Sele ilişkin çekilen geniş açılı fotoğraflar binlerce aracın sürüklendikleri son noktada kaldıklarını gösteriyor.
Felaket sonrası 40 bine yakın kişinin halen elektriksiz olduğu, yüz binlerce kişi suya erişim sıkıntısı yaşadığı ve yıkanmak için su birikintilerine başvurduğu gözlendi. Yüzlerce kişi de geçici sığınaklara yerleştirildi. Afet bölgesinde açlık nedeniyle süpermarketlere girildiği, gıda ve giyim malzemelerinin yağmalandığı görüldü.
Valensiya sakinleri acil durum uyarısının şiddetli yağışın başlamasından birkaç saat sonra gönderilmesini sorgulayarak, yetkililerin geç uyarıda bulunduğunu bu nedenle birçok kimsenin selden kaçma imkanı bulamadığını belirtti. Ölenlerin büyük bir kısmı da, sel baskınına işten eve dönerken yakalandı. Görgü tanıklarının anlatımlarına göre, araçlarını panikle terk etmeye çalışan çok sayıda insan, sel sularına kapıldı ve gözden kayboldu. Ev altı garajlarda arabalarını çıkarmak isteyen çok kişi hayatını kaybetti. Selden çok ağır etkilenen Paiporta sakinleri sel suyunun "tsunami gibi" aktığını anlattı.
Sel felaketi, bu tür bir olayın AB üyesi ve kamu güvenliği konusunda başarılı bir ülkede nasıl olabileceğine dair soru işaretleri yarattı. İspanyol medyasına konuşan ve maddi külfetinin büyük bir kısmını üstlenecek olan sigorta şirketleri, maddi anlamda ülke tarihinin en büyük felaketinin yaşandığını aktarıyor.
Peki bu büyük afet neden ve nasıl geldi?
Yetkililer, Akdeniz'in ısınmasının su buharlaşmasını artırarak şiddetli yağışları tetiklediğini belirtiyor. Bu tür aşırı hava olaylarının daha sık yaşanmasının insan kaynaklı iklim değişikliğinin etkilerinden biri olduğu ifade ediliyor. İspanya Devlet Meteoroloji Ajansı (AEMET), ani sellerin soğuk bir havanın Akdeniz’in sıcak sularının üstünden geçmesiyle meydana gelen "gota fría" (soğuk damla) sonucunda oluştuğunu açıkladı.
Dünya Hava Attribütörü adlı uluslararası bilim insanları ağı tarafından yayımlanan bir analize göre, insan kaynaklı iklim değişikliği, bu haftaki Valensiya’daki sel felaketinin sonuçlarını iki katına çıkardı.
İspanya’da 218 kişinin ölümüne yol açan aşırı yağış, DANA fenomeni isimli bir hava olayına da bağlanıyor.
Meteorologlar, DANA fenomeni sonucu aşırı dengesiz bir sistem oluştuğunu kaydediyor. Buna göre aşırı yağışa, atmosferin üst tabakalarındaki soğuk havanın, çok hızlı yükselen Akdeniz kaynaklı sıcak ve nemli hava ile çarpışması yol açtı. Nemli rüzgarların, yüksek irtifadaki karasal rüzgarlarla desteklenerek, çok hızlı yükseldiği ve daha yüksek irtifalara ulaştığı açıklandı. İspanyolca isminin baş harfleri nedeniyle DANA olarak anılan hava olayına ilişkin, meteorologlar bu fenomenin ortaya çıkış sıklığında küresel ısınmanın etkisini de yadsımıyor.
Imperial College London'dan iklim bilimci Dr. Friederike Otto, "Hiç şüphe yok; bu yoğun yağışlar iklim değişikliği tarafından güçlendirildi” diyor ve ekliyor: "Fosil yakıt kaynaklı ısınmadaki her derece artışı ile atmosfer daha fazla nem tutabiliyor ve bu da daha yoğun yağış patlamalarına yol açıyor
Önceden tespit edilebilir mi?İspanya’da ise uyarıların geç yapıldığına dair eleştirilere rağmen meteorologlar, hızla hareket eden, yoğun gök gürültülü fırtınaların yolunu tahmin etmenin çok zor olduğunu söylüyor.
İspanya'daki sel felaketinin öne çıkardığı sorunlardan biri de modern alt yapının aşırı sel olaylarıyla başa çıkamaması. Bazı araştırmacıların belirttiği gibi, yollar, köprüler ve caddeler şu anki iklime göre değil, geçen yüz yılın iklimine göre inşa edilmiş durumda.
Yukarıda çeşitli haber kaynaklarından alıntılayarak genişçe özetlemeye çalıştığım Valensiya’nın durumundan da anlaşılacağı üzere, bizim gibi bir Akdeniz ülkesi olan İspanya’nın yaşadığı bu felaketten çıkartılacak çok dersler var. AB üyesi ve kamu güvenliği konusunda başarılı bir ülkede dahi bunlar yaşanıyorsa benzer bir yağış sonrası ülkemizde yaşanacakları düşünmek dahi istemiyorum.
Kendi tecrübelerinden ders alan kişiye akıllı, başkasının tecrübelerinden ders çıkarana ise dahi denir bir özlü sözde. Biz de bu büyük felaketin hem bireyler, hem kuruluşlar hem de devlet olarak başımıza gelmesini beklemeden dersler alıp, en kısa süre içinde benzer afetlere hazırlıklı olmanın yollarını aramamız gerekiyor.
Özellikle devletimiz sel afet senaryoları üreterek bu senaryolara göre eksikliği tespit edilen alt yapı çalışmalarına hız vermeli, kanalizasyon ve su tahliye yapılarını yaygınlaştırmalı, etkin hale getirmelidir. Yapılaşmada dere yataklarına ve kenarlarına asla izin verilmemeli, dere yataklarının doğal yapısı korunmalı ve aşırı yağışlarda dahi tıkanmayacak ve suyun akışını sağlayacak durumda tutmalıdır. Daha önce sel baskını yaşanan bölgeler ile sele hassas bölgeler net olarak tespit edilip, buraların özelliklerine göre önlemler alınmalıdır.
Devletin aldığı önlemlerin yanı sıra her bir birey de kendi yaşadığı binanın sel baskınına karşı durumunu kontrol edip, o binaya özel ve riski azaltacak önlemleri muhakkak almalıdır. Gerektiğinde kullanmak üzere kum, kum torbası, naylon, tahta vb. gerekli malzemeleri hazır bulundurmalı, binaların acil boşaltma plan ve tatbikatları yapılmalıdır.
Şu hususlar bilinmelidir ki; 15 cm yüksekliğinde akan sel suları insanları, 60 cm yüksekliğindeki sular ise araçları sürükleyip kayıplara neden olabileceğinden önce can emniyeti açısından suların az da olsa yükselmeye başladığı andan itibaren güvenli ve yüksek yerlere kaçmalıdır.
Tüm alınan önlemlere rağmen sel baskını riski tamamen ortadan kaldırılamayacağına göre en son koruma önlemi olarak sigorta sistemini de ele almak gerekiyor. Devletin üzerine de büyük bir yük getiren sel hasarlarının olumsuz mali etkilerini azaltmak için öncelikle konutlar olmak üzere tüm binalara sel sigortasının yapılması zorunlu hale getirilebilir. Böylelikle afetin mali külfetinin ülkemiz sigorta sistemi ve bu sistem üzerinden dünya sigorta piyasası tarafından üstlenilmesi sağlanmalıdır.
Bu önlemlerin alınmaması halinde ülkemizde de Valensiya sel felaketinin bir benzerinin yaşanması an meselesidir. Sözü burada Türkiye’nin en önde gelen Meteoroloji ve Afet Yönetimi profesörü Sayın Mikdat Kadıoğlu’nun bir kitabına isim olarak verdiği cümlesi ile bitirelim ”Afet affetmez”.