Gazimağusa, İskele, Yeniboğaziçi geçiş süreci emirnamesine karşı çıkan Kıbrıs Türk İnşaat Müteahhitleri Birliği, emirnamenin geri çekilmesi için hükümete salı gününe kadar süre verdi ve bu sürenin sonunda büyük bir eylem yapacaklarını bildirdi.
İnşaat Müteahhitleri Birliği, emirname ile ilgili bu akşam “Doğayı veGeleceğimizi Katleden Emirnameye Hayır! İmar Planı İçin Hep Beraber Elele”sloganıyla Mağusa’da toplantı düzenledi.
Sektör bileşenlerinin yoğun katılım gösterdiği ve
salonun hınca hınç dolduğu toplantıda hükümete
beş gün süre tanınması ve geri adım atılmadığı takdirde salı günü için büyük eylem yapılması kararlaştırıldı.
Emirnameyi kökten reddettiklerini
söyleyen İnşaat Müteahhitleri Birliği Başkanı Cafer
Gürcafer, “Onbinlerce KKTC insanımıza
ekmek veren ve neredeyse kamu çalışanının maaşını büyük oranda ödeyen bir
sektörü bu kadar basit bir şekilde çöpe atamazsınız. Bundan dolayı biz o
emirnameyi kabul etmiyoruz” dedi.
Gürcafer,şöyle
dedi:
“Hükümet açıklama yaptı; Sn. Bakan’ın sosyal medyadan
açıklamalarını gördük; geri adım atmayacaklarmış. Biz de geri adım atmayacağız.
Salı günü için çok büyük bir eylem planlıyoruz. Hükümete mesajım 5 gününüz var,
bu 5 gün içinde sizi akıl yoluna davet ediyorum, eğer 5 günün sonunda uzlaşı
sağlanmazsa bütün halkla, sivil toplum örgütleri olarak, bütün köyler olarak
Lefkoşa’dayız"
Öte yandan Gürcafer, Gazimağusa, İskele,
Yeniboğaziçi geçiş süreci emirnamesi ile ilgili açıklama yaptı.
Gürcafer,
“herşeyden önce kendimizden başlamalı, aynaya bakıp kendimizle yüzleşmeli,
özeleştirimizi yapmalıyız” dediği açıklamada, yaptıkları emirname çalışmasında
tüm dere yataklarının, sit alanlarının, surlar içi ve sur çevresinin, göletin
ve sulak alanların korunmasını öngördüklerini vurguladı.
Açıklama şöyle:
“Gazimağusa, İskele, Yeniboğaziçi Geçiş Süreci Emirnamesi ile
ilgili olarak geldiğimiz noktada, herşeyden önce kendimizden başlamalı, aynaya
bakıp kendimizle yüzleşmeli, özeleştirimizi yapmalıyız. Gereken özeleştiriyi
yapmadığımız sürece, kırk yıldır nasıl geldiysek bir kırk yıl daha öyle
gideceğimizden kimsenin kuşkusu olmasın.
1974 yılından sonra bir anda kendimizi içerisinde bulduğumuz
rant düzeni ve onun yarattığı rehavetin toplum olarak bizleri
bencilleştirdiğini kabul etmemiz gerekir. Toplumda büyük çoğunluğun bu düzenin
etkisi altına girdiği aşikardır.
O dönemlerde dar kesimleri mutlu eden bu davranışlar birilerinin
seçilmesine, birilerinin zengin olmasına yardımcı olarak mutlu ettiyse de bugün
onların çocukları ve torunları da toplumun bir bireyleri olarak bu düzenin
yarattığı acıları yaşamaktadırlar.
Verilmemesi gereken dere yatakları verilmiş, dağıtılmaması
gereken sahiller dağıtılmış, yol su kanalizasyon arıtma tesisleri, okul,
hastahane, orman, yeşil alan ihtiyaçları kısaca gelecek kuşaklar düşünülmeden
hareket edilmiştir.
Geçmişten günümüze yapılmış olan yanlışların ve suistimallerin
bedelini her zaman bir şekilde ödenir. Düzelmezsek ödetmeye de devam edecektir.
Kimi zaman can kaybı, kimi zaman mal kaybı, kimi zaman ise
siyaseten toplum olarak ağır bedeller ödedik. Yaşanan her acı olaydan sonra
üzüldük, ağladık ama yanlışları düzeltmek yerine yaşanan olaydan nasıl populist
rant elde edebilirizin peşine düştük, nasıl popüler olurumun hesabını yaptık.
Son yaşadığımız sel felaketinde de dört gencecik evladımızı
yitirdik. Toplum olarak tarifi imkansız bir acı yaşadık.toplumun bu acılı
halinde herzamanki gibi malum çevreler bir daha yaşanmaması için neler
yapılması gerektiğine değil, ‘nasıl popüler olurum, nasıl bundan rant elde
ederim’in peşine düşmüş durumda.
Filmi başa aldık yine seyirediyoruz. Film gereği yine bir günah
keçisine ihtiyaç var. Bir günah keçisi bulmaları ve yollarına devam etmeleri
lazım. Öyle de yaptılar. Mağusa, Yeniboğaziçi, İskele bölgesini kapsayan
emirname tartışmaları, sel felaketine denk geldi ve işin en kolayı emirnameye
karşı olan müteahhitleri sorumlu tutmaktı. Hatta daha ileri gidip
müteahhitlerimizi katil ilan etmekti! Tüm hayatları boyunca toplum adına hiç
bir proje üretmemiş olan bu kesimler hiç acımadan bunu yaptılar. Her zaman
yaptıkları sosyal medya kahramanlığı aracılığı ile “kazandığınız paralarla
getirin ölen çocuklarımızı geri” deyebilecek kadar ileri gittiler ve insanların
yüreklerindeki acıya rağmen alkışlanmak istediler. Alkışı da aldılar herhalde.
Onlar her zaman böyle davranmaya da devam edecekler.
Bize düşen görev ise onlara cevap vermek değil, halkın doğruları
anlamasını sağlamaktır. Yapılması gerekenleri halka anlatmak ve olanların halk
vicdanında yargılanmasına ışık tutmaktır.
Lapta’da sel baskını oldu mu, oldu. Alsancak’ta sel baskını oldu
mu, oldu. Dikmen’de sel baskını oldu mu, oldu. Peki buralarda geçerli emirname
var mı,var. Lefkoşa’da sel baskını oldu mu, oldu. Peki Lefkoşa’da imar planı
var mı, var. Demek ki emirname veya imar planımızın olup olmamasıyla sel
baskınlarının bir bağlantısı yoktur. Peki o zaman neyle bağlantısı var? Esas
sorulması gereken soru budur.
Dere
yatağının içerisine otel veya benzer inşaat yapıldığı için derenin akması
engellenmiş ve sular yön değiştirerek yaşam alanlarının içerisine akmıştır.
Peki soruyorum:
1)Dere
yatağının içinde tapuyu kim ve neden verdi?
Cevap:
İskan Bakanlığı ve Tapu Dairesi verdi.
2)Dere
yatağına yapılan bu inşaatın ruhsatını kim verdi?
Cevap:
Kaymakamlık ve Belediye verdi.
3)Dere
yatağına otel inşaatına planlama onayını kim verdi.
Cevap:
Şehir Planlama Dairesi verdi.
Peki
hal böyleyken, bu kadar açıkken müteahhitleri suçlayan, timsah gözyaşları döken
bu kesimler bunun hesabını sordu mu, hayır. Yapılması gereken tüm bu süreçte
ihmali ve bilerek veya bilmeyerek yanlışı olanların tespit edilmesi ve yargıya
havale edilmesidir.
4)Girne
- Lefkoşa ve Girne dağ yolu projelerinin tarafımızdan trafik güvenliği için
halk adına incelenmesi hususunda inşaat mühendisleri odası ve müteahhitler
birliği tarafından 21 Mayıs 2018 ve 24 Mayıs 2018 tarihlerinde ekteki yazılar
bayındırlık ulaştırma bakanlığı karayolları dairesine gönderilmiş ,söz konusu
yazıda yerinde de inceleme yapılması için izin istenmiş ama devlet tarafından
kayıtsız kalınmış cevap bile yazılmamıştır. Peki bunun hesabı soruldu mu, hayır
sorulmadı!
5)Ülkesel
fizik planı yapılması için Müteahhitler Birliği tarafından defalarca eylem
yapılmıştır.
6)Tüm
ülkede sosyo ekonomik kalkınma planları ve tüm ülkeyi kapsayacak imar
planlarının yapılması için Müteahhitler Birliği tarafından defalarca eylemler
yapılmıştır.
7)Bir
yıllık bir çalışma neticesinde ülkesel kalkınma ve strateji planlaması
yapılmıştır.
8)Mağusa,
Yeniboğaziçi ve İskele imar planlaması çerçevesinde çalıştay yapılmıştır.
9)Daha
bunun dışında toplumu ilgilendiren birçok konuda proje üretmiş birçok konuda da
çalışmaları devam etmektedir. Peki soruyoruz bu kesimlere, aceba onlar ne
yaptı? Facebook’un başında oturarak, bisikletle gezerek, entel görüntü vermenin
dışında ne yaptılar? Sirtagi oynayarak, karşılıklı zivaniya içerek Kıbrıs
sorununu çözecekleri hususunda toplumu kandırmanın dışında ne yaptılar? Kıbrıs
Türk toplumunun toplumsal varlığını sürdürebilmesi hususunda, çocuklarımızın
göç etmemesi için, bu toplumun ekonomik özgürlüğünü kazanması için doğru veya
yanlış, hangi çalışmayı yaptılar? Bu ülkede toplumun kendi kendine yeterek
huzur içerisinde özgürce yaşayabilmesi için hangi çalışmayı yaptılar? HiÇ!
“Rantçılar” diye suçlanan ve temsil ettiğim kesim on binlerce
KKTC çalışanına ekmek sağlamakta ve yaşanan ekonomik krizde ay sonu
çalışanlarını ödemekte zorlanmaktadır. Ama herşeye rağmen varlığını
sürdürmek ve ülkedeki çarkın dönmeye devam etmesi için çalışmaktadır.
Öte yandan bazıları için haklı haksız baba tarafından bırakılan
mirasın verdiği huzur ve gelecek kaygısı olmadan yaşamak kolay. Bunun verdiği
rahatlıkla bir taraftan kaliteli şarabı yudumlayarak diğer taraftan da sosyal
medyada birilerini karalayarak yaşamak çok kolaydır bu okumuş cahiller için.
Eğer araştırırsanız belki de geçmişte dağıtılan ve bugün birçok sıkıntıya
sebebiyet veren rant oyunlarının uzantılarının bunlara kadar dayandığını da
görebilirsiniz. Bunları iyi tanımanız lazım.
KTİMB’nin ne yaptığı ortadadır. Yanlışı da olmuştur belki ama
toplumsal varlığı için gece gündüz çalışmaktadır.Emirname olayına karşı
çıkmamızın da bir temeli vardır. Hazırlamış olduğumuz çalışmada tüm dere
yataklarının, sit alanlarının, surlar içi ve sur çevresinin, göletin ve sulak
alanların korunmasını öngördük. Tarımsal alanların korunmasını, köy dokularının
korunmasını ön gördük. Bunun yanında yatırımcıların ve halkın zarar görmemesi
hususunda da birtakım görüşler ortaya koyduk. Bu çalışmayı yaparken de
çalışmanın içerisine müteahhitleri değil uzman hocalarımızı koydu.
Hükümet ve tüm
kesimlerce kabul görmüş olan bu çalışmamızın yüzde doksan dokuz oranında red
edilmesinin sebebinin de popülizm olduğunu biliyoruz ve bu