gazetda

Denktaş: Üçlü görüşmeyle ilgili ciddi kaygılarımız vardır

Güncel

Demokrat Parti (DP) Milletvekili Serdar Denktaş, 25 Kasım’da yapılacak üçlü görüşmeyle ilgili yazılı açıklama yaptı. Denktaş açıklamasında şu ifadeleri kullandı; “Cumhurbaşkanımız Mustafa Akıncı, Rum Lider Anastasiades ve BM Genel Sekreteri Gutteres’in katılımı ile, 25 Kasım 2019 tarihinde Berlin’de yapılması planlanan görüşmeyle ilgili olarak toplumda farklı görüşler oluşmuştur.


Demokrat Parti (DP) Milletvekili Serdar Denktaş, 25 Kasım’da
yapılacak üçlü görüşmeyle ilgili yazılı açıklama yaptı.





Denktaş açıklamasında şu ifadeleri kullandı;





“Cumhurbaşkanımız Mustafa Akıncı, Rum Lider Anastasiades ve
BM Genel Sekreteri Gutteres’in katılımı ile, 25 Kasım 2019 tarihinde Berlin’de
yapılması planlanan görüşmeyle ilgili olarak toplumda farklı görüşler
oluşmuştur.





BM Genel Sekreterinin iki taraf arasında istişarelerde
bulunmak üzere görevlendirdiği Geçici Özel Danışmanı Lute’nin bir yılı aşkın
bir süredir yürütmekte olduğu adı konmayan “mekik diplomasisi” sonucunda taraar
Berlin’de üçlü görüşmeyi kabul etmişlerdir.





Neredeyse bir yıl önce 17 Aralık 2018’de yapmış olduğum
açıklamada sürecin bir mekik diplomasisine dönüşmekte olduğuna ve Kıbrıs
Türklerinin boşa harcayacak zamanlarının olmadığına dikkat çekmiştim.





Cumhurbaşkanımız Akıncı Crans Montana görüşmelerinin
çökmesinin ardından, “Kıbrıs’ta çözüm için kendi nesillerinin son denemesini
yaptıklarını” ifade etmiş ve devamında “Dünyanın sonu değildir. Biz Kıbrıs’ta
hak ettiğimiz, alnımızın akıyla, onurlu bir toplum olarak yaşamanın yollarını
bulacağız, bunu başaracağız” demişti.





Halbuki planlanan üçlü görüşme Cumhurbaşkanımızın
başarısızlıkla sonuçlandığını açıkladığı Crans Montana’nın devamı niteliğindendir.
Berlin görüşmesi “hak ettiğimiz, alnımızın akıyla, onurlu bir toplum olarak
yaşamanın yollarını bulma” çabalarını bir kez daha öteleme, bizleri bir kez
daha sonu belli olmayan süreçlere çekme, zaman kaybettirme risklerini
taşımaktadır.





Bu nedenle üçlü görüşmeyle ilgili ciddi kaygılarımız vardır.





Berlin’de planlanan üçlü görüşme bugüne kadar kabul edilen
mutabakatların ötesine geçmeyi, anlaşılmayan konularda ilerleme kaydedip olası
bir beşli bir konferans için referans şartlarını oluşturmayı hedeflemektedir.
Özetle yıllardır denenlerin bir kez daha denenmesidir.





Değişmeyen Rum taleplerinin, Berlin’de değişeceğine dair
hiçbir umudumuz, hiçbir gözlemimiz yoktur.





Artık iki taraf olarak 1968’den beridir aralıklarla devam
eden sürecin sonuç getirmediğini kabul etmemiz gerekmektedir. İki tarafın da
yeni fikirlere açık olması, yeni modeller üzerinde çalışması gerekmektedir.





Cumhurbaşkanımızın gelinen bu noktadan sonra BM Genel
Sekreterinin katılımı ile yapılacak toplantıyı reddetme, katılmama lüksü
yoktur.





Cumhurbaşkanımız bu toplantıya katılmalı ancak başlatılması
arzu edilen sürecin, Crans Montana’nın devamı niteliğinde bir referans şartları
oluşturmak olmaması gerektiğini net bir şekilde izah etmelidir. Crans Montana
ve benzeri süreçler Kıbrıs Türklerine çok zaman kaybettirmiştir.





Hedefimiz “bir anlaşma ile kabul edilen barış ” içinde bir
Kıbrıs’a varmaktır. Toplumların birbirleri üzerinde baskı kuramayacakları,
özgür bir şekilde kendi kendilerini yönetecekleri, güven içerisinde
yaşayacakları bir düzene varmak iki toplumun da ortak kaygısı haline
gelmelidir. Bu ortak kaygıyı adım adım başarabilmek mümkündür.





Bu adayı ya eşit bir şekilde ortak yöneteceğiz ya da her
toplum kendi payına düşen coğrafyayı kendisi yönetmeye devam edecektir.





Federal çözüm modeli adamızı eşit bir şekilde birlikte
yönetebileceğimiz modellerden bir tanesidir. Ancak tek model değildir.





Kıbrıs Rum liderliği yıllarca tüm tarafları “federasyon”
tartışmaları ile oyalamıştır. Sorunun özü ise federasyonun ne olup olmadığıyla
ilgili değildir.





Sorun federasyon modelinde değil, Kıbrıs Rum liderliğinin
temsil ettiği düşünce yapısındadır. Bu da Kıbrıslı Türkleri eşit olarak
görememe, iktidarı bizimle paylaşamama, bizleri adanın ortak sahibi
görememedir.





Bu nedenle bir kez daha sonu gelmeyecek müzakere süreçlerine
girmek yerine, başta BM ve AB olmak üzere uluslararası camiadan Kıbrıs Rum
liderliğini çözüm odaklı düşünce yapısına getirecek adımları atmalarını talep etmemiz
gerekmektedir.





Kıbrıs Türklerinin ucu açık ve sonucu bilinmeyen süreçlerle
daha fazla zaman kaybetme lüksü yoktur. Ülkemizde çözülmeyi bekleyen bir çok
toplumsal sorunlarımız vardır.





Zaman ve enerjimizi bir yanda bunların çözümüne
yoğunlaştırırken diğer yanda ise Kıbrıs Rum toplumuyla gerek sivil alanda
gerekse siyaset alanında çözümün inşası için adım adım, parça parça
yapılabilecekleri konuşmamız gerektiğine inanmaktayım. Zaman temiz bir sayfa
açma zamanıdır”


Sıradaki Haber
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.