Başbakan Ersin Tatar, Türkiye ile imzalanan İktisadi ve Mali İşbirliği Anlaşmasıyla Türkiye’nin 750
milyon Türk lirasını ilk dilim ve hibe olarak veriyor olduğunu kaydetti ve bu
kaynağın bazı altı yapı projelerinin tamamlanması, devletin ciddi rakamlara ulaşan
bazı borçlarının ödenmesi açısından önemli fayda sağlayacağını ifade etti.
Tatar, “Bunu görmeden, değerlendirmeden hükümetimize ve
Türkiye’ye haksız ifadeler ve suçlamalarla saldırmak ne ülkemize ne de
halkımıza bir yarar sağlar” dedi.
Hem hükümetlerinin hem de Türkiye Cumhuriyeti’nin ana amacının, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti
Halkının refah seviyesinin yükseltilmesi ve yaşam kalitesinin artırılması
olduğunu kaydeden Başbakan Tatar, İktisadi ve Mali İşbirliği Anlaşmas’nın da bu amaca yönelik olduğunu belirtti.
KKTC ekonomisi için istikrar, önünü görebilme ve ciddi bir
maddi destek anlamına gelen KKTC-Türkiye İktisadi ve Mali işbirliği
anlaşmasının kendilerinden önceki hükümet tarafından 2018 yılı içinde
imzalanmış olması gerektiğini kaydeden Tatar, hükümete geldiklerinde önlerinde
Türkiye ile imzalanması gereken bir İktisadi ve Mali İşbirliği Anlaşması, ağır
bir mali tablo ve can suyu bekleyen ekonomi bulduklarını ifade etti.
Tatar’ın “KKTC-Türkiye iktisadi ve Mali İşbirliği Anlaşması”
ile ilgili yazılı açıklaması şöyle:
“Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Halkının refah seviyesinin
yükseltilmesi, yaşam kalitesinin artırılması hükümetimizin ana gayesidir.
Türkiye Cumhuriyeti’nin gayesi de budur ve Türkiye, 1950’li yıllardan bu yana
çeşitli şekillerde ve miktarlarda, sıkıntılarımızın aşılmasına, sosyo-ekonomik
kalkınmamıza destek sağlamaktadır.
Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Yardımcısı Sayın Fuat
Oktay’la 20 Temmuz günü imzaladığımız İktisadi ve Mali İşbirliği Anlaşması da
bu amaca yöneliktir.
Biz hükümete geldiğimizde önümüzde Türkiye ile imzalanması
gereken bir İktisadi ve Mali İşbirliği Anlaşması, ağır bir mali tablo ve can
suyu bekleyen ekonomi bulduk.
Dolayısıyla önce Türkiye ile görüşerek 2019 yılının geri
kalan kısmını kapsayacak bir geçiş dönemi anlaşmasını imzalama yoluna gittik.
Türkiye Cumhurbaşkanı Yardımcısı Sayın Fuat Oktay’ın da
ifade ettikleri üzere, bu anlaşmayla,
Türkiye 750 milyon Türk lirasını bizlere, ilk dilim ve hibe olarak veriyor.
Bu kaynak, bazı altı yapı projelerinin tamamlanması,
devletin ciddi rakamlara ulaşan bazı borçlarının ödenmesi açısından
hükümetimize ve halkımıza önemli fayda sağlayacaktır.
Bunu görmeden, değerlendirmeden hükümetimize ve Türkiye’ye
haksız ifadeler ve suçlamalarla saldırmak ne ülkemize ne de halkımıza bir yarar
sağlar.
“ASIL HEDEFİMİZ ÜLKEMİZİ CİDDİ BİR KALKINMA HAMLESİ İÇİNE
SOKMAKTIR”
Defalarca ifade ettiğim üzere, bizim asıl hedefimiz bu geçiş
dönemini iyi kullanarak yıl sonuna doğru Anavatan Türkiye ile yeni bir anlaşma
yapmak ve ülkemizi ciddi bir kalkınma hamlesi içine sokmaktır.
Ancak, bizden önceki hükümetin de ifade ettiği, Türkiye ile
yapılan görüşmelerde onların da gündeme getirdiği ve tedbir almak konusunda
Türkiye mutabık kaldıkları yapısal sorunları vardır.
Artık bunları aşmak zorundayız.
Aksi takdirde ne ekonomimiz kalkınacak, ne yaşam kalitemiz
yükselecektir.
Telekomünikasyon konusuna el atılmasın mı?
CTP Genel Başkanı Sayın Tufan Erhürman şimdi ne yapılacağı
belli değil diye bizi suçlamaya kalkışıyor…
Peki ama Sayın Erhürman siz görev süreniz içinde
telekomünikasyon konusunda ne yapılacağına neden karar vermediniz?
Bizim tavrımız açıktır. Biz kamu- özel işbirliği ile
telekomünikasyon konusunu çağdaş bir çözüme kavuşturacağız. Kamu-Özel ortaklığı
modelleri ise bellidir. Sayın Erhürman da bunları biliyor.
Bu modellerden hangisini uygulayacağımız ise tamamen bizim
irademizdedir. Hiç kimse endişe etmesin ülkemizin menfaatine en uygun modeli
uygulayacağız.
2019 Eylem Planı’nda yer alan konuların bir çoğu mali
disiplini sağlamaya, kayıt dışı ekonomiyi kayıt altına almaya yöneliktir.
Almayalım mı?
Sayın Erhürman buna karşı mı?
Kendiler hükümette olsa bunları yapmayacaklar mıydı?
Kendileri bir protokol imzalayacak olsalar( ki imzalamak
için hayli yol kat etmişler ama sonuca bağlayamamışlardı) bu maddeler orada olmayacak mıydı?
Sayın Erhürman bir taraftan ‘ imzalanan metin önemli ölçüde
bizim dönemimizde yapılan çalışmalara dayanıyor’ diyor diğer taraftan ise
bizlere insaf ölçülerini aşan eleştirilerde bulunuyor.
Oysa 2016-2018 protokolünün biteceğini bile bile 2019
protokolünü imzalayamayan ve 2019 yılının ülkemiz için kayıp bir yıl olmasına
neden olan en başta kendisidir.
Ulusal Birlik Partisi’nin Kıbrıs Türk Halkı’nın bütün sosyal
ve maddi kazanımlarının altında imzası vardır.
Kimse UBP’den daha fazla çalışanımızı, işçimizi, memurumuzu,
emeklimizi, çiftçimizi, tüccarımızı, esnafımızı, turizmcimizi düşünemez.
Ama yaşadığımız aksaklıklar varsa bunları da düzeltmek
zorundayız.
Neden?
Çünkü asıl olan bir zümrenin, bir sektörün, bir grubun değil
tüm halkın menfaatlerine uygun davranmaktır.
Dolayısıyla toplu iş sözleşmeleri de bu anlayışa uygun
olmalıdır.
Bir iş yeri ve/ veya devlet, bir çalışan işe aldığı zaman
ona çalıştırdığı saatlere karşılık bir maaş vermek üzere bir yükümlülük altına
girer.
Yılsonunda ise mali durum gözden geçirilir ve ona göre bir
karar verilir.
Bunun neresi yanlıştır?
Eğer o iş yerinin mali durumu iyiye gitmemişse, ek
menfaatler vermeye devam etmesi doğru mu?
Anlaşmada yapılmak istenen maaşlara bir halel gelmeden
yasada yapılacak değişiklikle Toplu iş sözleşmesi ile maaş dışında verilen
hakların yılsonunda tekrar gözden geçirilmesidir.
“KOOPERATİFLER KONUSU”
Kooperatifler konusu bizim son derece önem verdiğimiz bir
konudur.
Bu konuda kimsenin bir şüphesi olmasın.
Kooperatif Merkez Bankası’nın öneminin ise farkındayız. Onu
koruma çabasındayız. Her kurum kendi işini yapacak kendi kaynağını kendisi
yaratacaktır. Bu anlaşma ile yapılmak istenen budur. Bugüne kadar yaşananlar da
ders çıkararak, halkımızın yararını düşünerek hareket etmek zorundayız. Bundan
böyle her kurum yasalara uygun hareket edecektir. Bizde bunun denetçisi
olacağız.
Bankacılık yapanlar Merkez Bankasının iznine ve denetimine
tabi olacaktır.
Yapılmasın mı?
Hiçbir çalışanımızı uluslararası örgütlerin belirlediği
saatlerin üzerinde çalıştırmak niyetinde değiliz…
Ama bunların çok altında çalışanlar varsa, ülkemiz için,
halkımızın genelinin yararı için önlem almayalım mı?
Sonuç olarak şunu vurgulamak istiyorum: Niyetimiz temiz,
gayemiz her gelişmiş ülkenin yaptığı gibi çalışmak ve ülkemizi, halkımızı bugün
olduğu noktadan çok daha ileri noktalara taşımaktır. Bunun için kısır
çekişmeleri bir yana bırakmalıyız. Öneriler, projeler bazında ve sadece
halkımızın genelinin çıkarlarını gözeten bir anlayışla tartışmalı,
görüşlerimizi ortaya koymalıyız. Bizim hiçbir takıntımız yoktur. Ülkemiz için
yararlı bir düşünce ortaya koyacak herkesten, her kesimden yararlanmakta
kararlıyız. Bu ülke için, bu halk için doğru eleştiri ortaya koyan kimse onu
alır değerlendiririz varsa bir hatamız düzeltiriz. Önemli olan biriken ağır
sorunlarımızın aşılmasıdır. Aksi takdirde mevcut kısır döngü devam edecektir”.